Perşembe, Ağustos 07, 2008

Yine

Büyük pencerelerden geçtikten sonra tül perdeler ile birlikte göz kapaklarını delip uykusunu bölen sabah güneşine lanetler okuyarak "yine mi aynı başlıyoruz" dermişçesine mırıldandı ve doğruldu.

Gözlerini açtığında alacakaranlık geniş bir odadanın bir duvarına yaslanmış, kırmızı çiçekli durgun yeşil bir kanepenin üzerinde oturduğunu farketti. Karşı duvarın dibindeki televizyonda oynayan görüntüleri, altında akıp duran yazılardan çözmeye çalışırken sehpanın hemen üzerindeki poşet içerisindeki siyah beyaz resimlerden seçme bir filmin oynadığını anladı. Alt yazılar yine görüntülerden önce gidiyordu, gülümsedi.

Birbirine yapışmış damaklarını serinletmek için bir bardak su almak amacıyla tahminlerinden yola çıkarak yerini bulduğunu düşündüğü mutfağa doğru gitmek üzere ayağa kalktı ve bir adım attı beyaz ile gri arasında bir renk olduğunu tahmin ettiği halının üzerinde; yumuşaktı.

Bir kaç adım atmıştı ki her adımda yumuşayan zeminde ilerledikçe battığını düşünmeye başlamıştı. Karşısında gördüğünü düşündüğü kirişe kadar ilerledi ve arkasına baktı.

Arkasında bıraktığı koyu renkli ayak izlerine dalmış düşünürken, yürüdükçe zeminde batmadığını farketti. Batmıyordu ama eksiliyor ve kısalıyordu.

Bir an kirişe yaslanarak derin bir nefes aldı; gözleri kararmıştı. Tansiyonu düşmüş olmalıydı, hemen her uyanışında yaşadığı gibi. Bir süre öylece bekledi; gözleri kapalı ve omzu kirişe yaslı vaziyette dikildi.

Gözlerini tekrar açtığında bej rengi bir mutfak tezgahının önünde dikilmekte olduğunu farketti. Göz bebeklerinin aniden parlayan ışık karşısında çaresiz küçüldüğünü hissetti. Tezgahın üzerinde iki büyük, dolu kahve fincanı duruyor ve burnuna fındık kokusu doluyordu.

Gözlerini kapatıp, belki düzelir umuduyla başını iki yana salladı. Yine salladı ve gözlerini açmaya korkarak bir kez daha salladı.

Açamadı...

10'a kadar sayıp öyle açmaya karar verdi gözlerini. Başladı ve 8'e geldiğinde birden açıverdi.

Karanlıktı..

Küçük pencerelerinden sızmaya başlayan ışıkla aydınlanması için bir kaç saat öylece bekledi, yattığı yerde.

Biliyordu..

İnce yorganını terden sırılsıklam olmuş burnunu örtene kadar çekti. Gözlerini kapatıp, hızla çarpan kalbinin gürültüsüne aldırmadan uyumaya devam etti.