Pazar, Aralık 10, 2006

Güneş

Evden çıkarken ayakkabısının bağcıklarını bile bağlamayı unuttuğunu farketti. İlk uygun basamakta bağladı ve yaptığı hatayı umursamadan merdivenleri üçer üçer tırmanmaya devam etti.

Evet, bugün diğer günlerden çok daha farklı bir heyecan arz ediyordu kendisine. Yaptığı aptallıkları bile düşündürtmeyen bir heyecan ile doluydu midesi. Adımlarının frekansı bile çok farklıydı her zamankinden. Sol, sağ, sol, sağ... Nefes gibi ilerliyordu sanki; sağ, sol... Kendi kendine tekrarlayarak düzenlemeye çalıştı adımlarını yöneten kalbini. Yumruklarını sıktı ve koşar adımlarla üst komşunun açık bıraktığı dış kapıya kapanmadan yetişerek, güneş ışıklarıyla parlayan kaldırıma kendisini atmayı başardı.

Hazırlığını her zamankinden çok daha çabuk bitirerek heyecandan titreyen bacaklarını sıktı ve kontağı çevirdi.

Yol, hep çağırdığını hissettiği anlarda gözlerini kamaştıran yol, hiç bu kadar dostâne yaklaşmamıştı kendisine. Her yaptığına izin veryor, daha da çabuk varabilmesi için elinden geleni ardına koymadığını gösteriyordu.

Kontağı kapatıp heyecanını durduracak bir sığınak bulma ümidiyle yürümeye başladı. Yorgunluğunu heyecanından daha fazla hissedebileceği bir masa arıyordu kendi kendine...

Hiç bitmeyen bir sıcaklıkla midesini yakan çayın son yudumundan sonra bir kez daha hayatın dengeler üzerine kurulduğu olduğunun farkına vardı. Yaşaran gözlerini yarım yamalak silerek, oturduğu -doğrusu yığıldığı- tabureden doğruldu ve karşısında gülümseyen gözlerin dudaklarındaki kıvrımların zerafetinin midesinin çığlıklarını bastırdığı ana şükretti.

Beraber yürüyerek ayrıldılar bıraktığı umutsuzluk yıkıntılarının kirlettiği alçak tahta masadan. Korkarak uzattığı elini ısıtan soğuk parmakların elini hissetmeye çalıştığını farkederek gülümsedi. İlk gördükleri masaya otururken şimdiye kadar yapmadığı kadar içten, şimdiye kadar görmediği kadar parlak bir gülümse ile kıvırdı dudaklarını.

Baktığı güneşin yaşarttığı gözlerini bir kez daha üşenmeyerek sildi bir çırpıda. Kirpiklerinin arasından süzülen kelimeler yanağının kenarından akarak dudaklarına ulaştığında kapattı gözlerini ve dinledi karşısında sessizce dile getirenleri. "Evet" dedi, kendisinin bile duyduğundan şüphe ettiği bir sesle. "Evet"...

"Yaşamının her anında yanında olmayı istediğimi bildiğimden uzatıyorum elimi" diye düşündü.

Beraber, her şahit olanın sahip olmayı hayal edeceği bir ışıltıyla beraber ayrıldılar, güneşten sızan ışık demetlerinin oturanların gözlerini açmasına müsaade etmediği ahşap masadan.

Tek bildiklerinin bilmedikleri olduğunu bilerek, soğuk parmakların dokundukları teni hissetmeye çalıştığının farkında, adımlarıyla birbirlerini taklit eder gibi uzaklaştılar iskeleden.