Cuma, Kasım 10, 2006

Son Bir Defa

"Sen bu satırları okurken ben çok uzaklarda olacağım diyerek mi başlasaydım bilemiyorum. Bir gerçek var ki sen bu satırları okurken ben çok uzaklarda, en azından gözle görülemeyecek kadar uzakta olacağım.

Bu bir aklama yazısı değil, itirafname hiç değil. Sadece hep yaptığım gibi anlatmak istedim, belki anlamak ya da herhangi bir gün eskilerden bir kırıntı okumak istersin diye.

Evet, sen bu satırları okurken ben çok uzaklarda olacağım. Gerçi ne kadar yakın olabildik seninle hiç bilemiyorum. Hiç tasavvur edemedim seninle koyun koyuna yattığımızı ya da televizyonda en sevdiğimiz diziye öylece bakakaldığımızı. Ama şimdi olduğum kadar da uzak olmadım hiç. Sen buna inansan da inanmasan da...

Dediğim gibi bu bir itirafname değil, veda yazısı hiç değil. Bu sadece son bir kez anlatmaya çalışma denemesi. İkinci dünya savaşından kalma altı patlardaki son kurşun gibi; ya tutarsa niyetlenmesi. Bu yazı bilmeni istediğim ama söylemeye hiç cesaret edemeğim, niyetlendiğim ama göz göre göre ertelediğim son zamanlarda aklımı kurcalayan en büyük soruya cevaptır aslında. Merak ettiğim en büyük soruya, bir insanın sarfettiği en büyük çabayı anlamadığıma, bir insanın neden hayatta kalma hırsı olduğuna cevaptır belki de. Bekledikleri için mi? Bekleyenleri için mi? Her an gelişen olayların beklediği olayları bir bir yoluna sokacağından mı? Yoksa sadece yaşama hırsından mı?

Bir insan neyi bekler hayatta? Biliyorum insanın oğlu hep bekler hayatta, ama ne için? Olacakları çok merak ettiğinden mi yoksa işine böylesi geldiğinden mi? Ben bunların hiç birini merak etmiyorum artık. Bu hayattan hiç zevk alamadığım gibi beklemekten de hiç hoşlanmadım. Bu hayatta hiç bir zaman var olamadığım beklemekten de sıkıldım artık. Bu hayatta karşılaştığım en büyük soruya, "Neden?" sorusuna hiç cevap bulamadım...

Ve ben, beklemekten sıkıldım artık.

Doğdum, yaşadım. Bu yaşıma gelene kadar ne yaptım? Sahip olduklarıma bak, sonra bir de bana ne kazandırdıklarına...

Hiç.

Belki de büyük sorunun, hayatın sırrının ve Pandoranın Kutusu'nun tek kelimelik, üç harflik cevabıdır bu: hiç...

Bu dünyaya doğdum, ağlayarak.Belki de ilk günden pişmanlığımdandır, bilemedim. Yaşadım, hayat hep yaşadıklarımızı bize baştan yaşatırken farkedemedim yine ağladım.

Şimdi bakıyorum dünyaya, hiç niyetim yok yaşadıklarımı tekrar yaşamaya. Hayat bir spiral gibi dönerken ve zembereği başa dönmek üzere kurulurken; yapım ve yönetimde emeği geçen herkese yardımlarından ötürü teşekkürlerimi sunuyor ve ben, başrolünü oynadığım bu garip filmin kadrosundan ayrılıyorum." dedi ve cümlelerine son noktayı koydu.

Masanın üzerinde duran sigarasına baktı. Son bir defa derin bir nefes çekmek istedi, vazgeçti. Biliyordu anlamsızlığını. Altı ay önce hiç nedensiz kar beyazına boyadığı odanın kuzey duvarına bakıyordu şimdi. Bugün anlıyordu nedenini.
Tek bir leke olmayan duvara öylece durmuş bakarken bir ses duyuldu. Bir tahta parçası cilalı parke üzerinde yuvarlandı, kalın bir sicim karanlık odada gerildi. Hayatı bir film şeridi gibi geçmedi gözlerinden. Masanın üzerinden yuvarlanarak yere düşen kalemden sonra odanın sessizliğini sadece camdan giren rüzgarın sesi bozuyordu artık.