Cuma, Kasım 30, 2007

Yol

yürüyorum; hani alkolün kendilerine verdiği yetkiye dayanarak yürümeye çalışan berduşlar gibi.
içiyorum; ayıklığımın bana verdiği sıkıntıya dayanamıyormuş gibi.
susuyorum; konuşmamın bana çektirdiklerini biliyormuş gibi.

gidiyorum.



Hayatım boyunca yaptığım aptallıklar geçiyor gözlerimin önünden. Tıpkı bir film şeridi gibi yukarıdan aşağıda doğru hızla devam ediyorlar. Hepsi birbiri ardısıra dizilerek tek başıma anca sığabileceğim genişlikte taştan bir yol oluyor önümde. Gözlerim parmaklarımın ucunda, adım atıp atmamak konusunda karar veremiyorum.

Sağ kulağımdan ılık bir esintiyle geçerek beynimin sol çeperine çarpan bir ses duyuyorum.

Karanlık gözlerimden içeri doluyor. Gözlerimi kısmadan göremiyorum. Bir süreliğine tavandan bana doğru uzanmış beyaz bir kürenin sallanışını izliyorum.

Koridor karanlık, her zaman olduğu gibi. Ellerimi iki yana açarak ancak yolumu bulabiliyor ve dengemi kurabiliyorum. Ayağıma takılan kalın kumaşın halı olduğunu varsayarak koridorda yürümeye devam ediyorum. Parmaklarımın ucu plastik boyalı duvarda gezinirken ayaklarımın üşüdüğünü farkediyorum.

Hemen önümde verilen bir nefesin ürkütücü fısıltısıyla irkilip, dikkatimi veriyorum. Astigmat pusuyla bezeli gözlerimi kısınca belli belirsiz bir silüetin önümde dikildiği farkedebiliyorum. İleri doğru bir adım atıyorum, o da atıyor. Yetişmek için çaba gösterdikçe daha fazla uzaklaştığını farkedip, vazgeçiyorum. O devam ediyor. Gözlerimi kapatıp, bir rüya olmasını dileyerek dişlerimi sıkıyorum.

Gözlerimi açtığımda çenemin ağrıdığını farkediyorum. Beyaz kürenin sallandıkça bana doğru yaklaştığını düşünmeye başlıyorum. Sol ayağım ile hemen oracıkta olması gerektiğine inandığım terliklerimi yokluyorum, bulamıyorum.

Sol kulağımdan geçen bir ses ardında ılık bir esinti bırakarak beynimin çeperlerinden yansıyor.

Kollarım iki yana açık karanlık koridorda ilerliyorum. Tecrübelerimden olduğunu düşündüğüm bir rahatlık yayılıyor bedenime, gülümsüyorum. Yerde kıvrılmış halının üzerinden uzun bir adımla geçiyor ve dengemi sağlamak için ellerimle duvardan destek alıyorum. Ayaklarım tuhaf bir şekilde üşüyor, tanıdık bir ürperti sarıyor bedenimi ve soluklanmak için duraklıyorum. Aynı noktadan çıkıp, farklı yerlerde son bulan üç uzun ve siyah şeklin benimle beraber hareket ettiklerini görüyorum. Yan gözlerle senkronize hareket eden şekilleri izlerken umursamıyor görünmek için elimden geldiğince çaba sarfediyorum, umursamıyorlar. Gözlerimi parmak uçlarımdan yukarı doğru kaldırıyor ve duruyorum. Midemi yakan geri dönme isteğini bastırmaya çalışıyor ama başaramıyorum.

Dönüyorum...

Bir süreliğine tavandan bana doğru uzanmış beyaz bir kürenin sallanışını izliyorum. Gözlerimi kapatıp kalp atışlarımı dinliyorum. İçim anlam veremediğim bir huzurla doluyor. Midemdeki yanmanın dindiğini farkedip, gülümsüyorum.

Sağ ayağımla sol ayağıma geçirdiğim terliğin yanında duran terliği yokluyor ve buluyorum. Yavaş yavaş doğrulurken ileri doğru bir adım atıyorum, arkamdan gelen serin bir esintiyle daha da rahatladığımı farkedip, karanlık koridora doğru bir adım daha atıyorum. Sol elimle anahtara dokunuyor ve önümde uzanan koridorun boylu boyunca aydınlandığını görüp, gülümsüyorum. Beklememi emreden gözlerime itaat edip, bekliyorum.

Lavaboya çarpan damlaların çıkardığı gürültüyü engellemek amacıyla banyodaki musluğu sıkıyorum.

Sağ kolumdaki siyah kadranın işaret ettiği şekilde hızlı adımlarla paltomun olduğunu düşündüğüm yöne doğru ilerliyorum. Ayaklarımı ağır bir çift ayakkabıya geçirerek, koşar adımlarla merdivenleri tırmanıyorum. Çelik kapının ardımdan çıkardığı büyük gürültüye aldırmadan sokak kapısını aralıyor ve ardımda hiç bir iz bırakmadan kalabalıkta kayboluyorum.